Klas Haber – Haber – Haberler – Son Dakika Haberleri

Yaz kalabalığının yerini sakin bir atmosfer alırken, tarihî ve kültürel zenginlikler daha da ön plana çıkıyor. Türkiye’nin eşsiz mirasını keşfetmek için ekim ayı en ülkü ay oluyor. Türkiye’nin önder seyahat sitesi ENUYGUN, Gelibolu Yarımadası’ndaki tarihi alanlardan, Zeugma Antik Kenti’nin etkileyici mozaiklerine, Kapadokya’nın büyüleyici atmosferinden, tarihin sıfır noktası kabul edilen Göbeklitepe’ye kadar uzanan en beğenilen kültür turizmi rotalarını listeledi. 

 

Türkiye’nin dört bir yanı, geçmişten günümüze uzanan derin bir tarih ve kültürel miras barındırıyor. Tarihî ve doğal hoşlukları bir ortada keşfedebileceğiniz ekim ayında kültür seyahatleri yaparak yeni yerler görebilirsiniz. İşte Türkiye’nin önder seyahat sitesi ENUYGUN’dan ekim ayında keşfedebileceğiniz en yeterli kültür rotaları.

 

Gelibolu Yarımadası

Çanakkale Savaşı’nın izlerini taşıyan Gelibolu, keşfedilmesi gereken kültür rotaları listesinde birinci sırada yer alıyor. Burada, Anzak Koyu’nda bulunan Anzak Anıtı, savaşın anısına yapılan en değerli yapılardan biri. Conkbayırı, Türk askerlerinin kahramanlıklarıyla anılan bir bölgeyken, Şehitler Abidesi, 1996 yılında açılan ve savaşta hayatını kaybeden askerler için yapılan değerli yapılardan biri. Yarımada, yalnızca savaş anıtları ve mezarlıkları ile değil, birebir vakitte doğal hoşlukları ile de görülmeye paha. Bölgenin tarihî dokusunu keşfetmenin yanı sıra, burada süper görüntüler eşliğinde piknik yapabilir ya da yürüyüş rotalarında tabiatın tadını çıkarabilirsiniz. Ayrıyeten, Gelibolu Savaşları ile ilgili stant ve aktifliklerin düzenlendiği Gelibolu Savaş Müzesi’ni de ziyaret edebilirsiniz.

Efes Antik Kenti

Tarih boyunca birçok medeniyete mesken sahipliği yapan Efes Antik Kenti, antik periyodun en âlâ korunmuş kalıntılarından biri olarak karşımıza çıkıyor. İkinci yüzyılda inşa edilen ve antik çağın en büyük kütüphanelerinden biri olarak bilinen Celsus Kütüphanesi, en dikkat çeken yapılardan biri. Antik dünyanın Yedi Harikası’ndan biri olarak kabul edilen Artemis Tapınağı ile devrin en büyük tiyatrosu olan ve birebir vakitte akustiğiyle de etkileyici bir performans alanı sunan Efes Antik Tiyatrosu da görülmesi gereken yerlerden. Efes Antik Kenti’ni gezerken, antik yolları takip ederek geçmişe dair izler bulabilir, tıpkı vakitte Selçuk’ta yer alan tarihi St. John Bazilikası’nı da görebilirsiniz.

 

Aspendos Antik Kenti

Roma devrinden günümüze kadar korunan tiyatrosu ile bilinen Aspendos, tarihî kalıntılarıyla eşsiz bir atmosfer sunuyor. Aspendos’ta yer alan su kemerleri, antik pazar kalıntıları ve agora, kentin toplumsal ve ticari ömrünü anlamak için gezilmeye kıymet yerlerden. Aspendos’a gitmişken, etrafındaki Perge ve Side antik kentlerini de ziyaret edebilirsiniz. Doğal hoşluklar ve tarihî zenginlikler ile dolu yürüyüşler yaparak antik dünyaya dair izleri derinlemesine keşfedebilirsiniz. Antalya’nın kültürel hoşluklarını yaz sıcağını arkanızda bırakıp ve daha uygun uçak bileti alarak keşfetmek seyahatinizin keyfini artıracak.

Cennet Cehennem Obrukları

Mersin’deki Cennet Cehennem Obrukları, yeraltı dünyasını keşfetmek isteyenler için eşsiz bir nokta. Tabiatın harika bir yapıtı olan bu obrukların birebir vakitte efsanelerle dolu bir tarihi de bulunuyor. Cennet Obruğu, yer altına uzanan bir çukurken, Cehennem Obruğu daha derin ve karanlık bir yapıya sahip. Efsanelere nazaran, bu bölgeler yer altı dünyasına açılan kapılar olarak görülüyor. Ekim ayının keyifli havasında buraya yapacağınız bir yürüyüş, hem ruhunuzu dinlendirecek hem de size yeni bilgiler katacak. Ziyaretinizi yakınlarda bulunan Tarsus Şelalesi ve St. Paul Kilisesi ile birleştirerek hem tarih hem de tabiat keyfi yaşayabilirsiniz.

Çatalhöyük

İnsanlık tarihinin en eski yerleşim yerlerinden biri olarak bilinen Çatalhöyük, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alıyor. Burada, kazılardan elde edilen kalıntılar, insanlık tarihinin birinci ziraî yerleşimlerini gözler önüne seriyor. Kültür turizmi rotanıza Çatalhöyük’ü eklerseniz kazılardan elde edilen buluntuları görebilir, insanlığın birinci yerleşim tecrübelerine tanıklık edebilirsiniz. Ziyaret sırasında, eski konutların yapısını, freskleri ve çeşitli arkeolojik buluntuları görmeniz mümkün. 

Kapadokya

Türkiye’nin eşsiz doğal hoşlukları ve tarihi zenginlikleri ile dolu Kapadokya bölgesi, büyüleyici bir kültür çeşidi sunuyor. Göreme Açık Hava Müzesi, Bizans periyoduna ilişkin fresklerle süslü kiliseleri ile tarihi bir seyahate çıkmak için ülkü bir başlangıç noktası. Elmalı Kilise ve Tokalı Kilise üzere yapılar, bölgenin güçlü tarihini gözler önüne seriyor. Uçhisar Kalesi, Kapadokya’nın en yüksek noktası olarak mükemmel bir görünüm sunarken, kaleye tırmandığınızda peri bacalarının ve vadilerin panoramik hoşluklarını keşfetme talihini da elde ediyorsunuz. Paşabağ (Rahipler Vadisi) ise eşsiz peri bacaları ile fotoğraf tutkunları için kaçırılmayacak bir fırsat sunuyor. Derinkuyu Yer Altı Kenti, antik periyotlarda sığınak olarak kullanılan derin tünelleri ile tarih kokan bir atmosfer sunarken, Ihlara Vadisi tabiatın ve tarihin iç içe geçtiği huzurlu bir yürüyüş alanı olarak sizi bekliyor. Ayrıyeten çömlekçilik geleneği ile ünlü Avanos’da mahallî sanatkarların atölyelerini ziyaret ederek kendi çömleğinizi de yapabilirsiniz.

Zeugma Antik Kenti 

Gaziantep’in en kıymetli arkeolojik alanlarından biri de Zeugma Antik Kenti. Antik periyot mimarisini ve sanatını yakından görebileceğiniz, Zeugma’da antik hamam, tiyatro ve agora üzere kalıntıları keşfederken, tarih boyunca birçok medeniyetin izlerini bulabilirsiniz. 2011’de açılan 1700 metrekarelik mozaik ile dünyanın ikinci büyük mozaik müzesi olan Zeugma Mozaik Müzesi de görülmeye bedel yerlerden. Dünyaca ünlü çingene kızı mozaiği de burada sergilenmektedir. 

 

Göbeklitepe

Esrarengiz atmosferiyle eşsiz bir arkeolojik alan Göbeklitepe, Türkiye’de görülmeye bedel yerler listesinde birinci sıralarda yer alıyor. Tarihin sıfır noktası sayılan, Şanlıurfa’da yaklaşık 800 metre yükseklikteki bir zirvenin yamacında yer alan Göbeklitepe’de şimdi yazı keşfedilmemişken insanlık tarihinin en eski anıtsal mimari örneklerine rastlanıyor. Eski uygarlıkların şaşırtan yaratıcılığının ve gelişmişliğinin bir ispatı olarak günümüze ulaşan bölge, insanların yerleşik hayata geçişinde kıymetli bir alan olarak kabul ediliyor.12 bin yıllık geçmişin izlerini taşıyan Göbeklitepe’de, seyahate alanın ruhunu anlamak için bölgenin tarihine dair kapsamlı bilgilerin aktarıldığı ve interaktif stantların yer aldığı ziyaretçi merkezinden başlayabilirsiniz. Birebir vakitte açık alan hafriyat bölgeleri, arkeologların yürüttüğü çalışmaları da gözlemleyebilirsiniz. 2018’de UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne giren Göbeklitepe, yıl boyunca çeşitli kültürel etkinliklere de mesken sahipliği yapıyor. Ayrıyeten mahallî sanatkarların konserleri ve stantları ile bölgenin kültürünü daha yakından tanımak da mümkün. Göbeklitepe’yi ziyaret ettikten sonra, arkelojik hafriyatta bulunan tarihi yapıtların sergilendiği Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi’ni de gezebilirsiniz. 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı