CHP Sözcüsü Faik Öztrak, “Cumhuriyet yarını düşünerek, inşa eder, fabrikalar kurar. Tek kişilik şahsım rejimleriyse, hayırsız evlat gibi bunları satar savar. Cumhuriyetimiz daha ilk günden itibaren ‘her fabrika bir kaledir’ diyerek, ülkemizde üretim seferberliği başlatmıştır” dedi ve Cumhuriyet’in ilk dönemlerinde inşa edilen fabrikaları sıraladı. Öztrak, “Erdoğan ve şürekası tuttu bu mirası 63 milyar dolara, kendi deyişleriyle ‘babalar gibi’ sattı. İşte Türk Telekom… Saray Telekom’u Lübnanlılara sattı. Satarken de bizim tarlanın taşıyla, bizim tarlanın kuşunu vurdurdu. Lübnanlılar, Suudilerle bir oldu Türk Telekom’un karını aldı, borcunu da bizim bankalarımızın sırtına bıraktı, sonra da çekip gitti” diye konuştu.
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün partisinin genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, MYK gündemini değerlendirdi.
Öztrak, Türkiye’de bir barınma sorunu olduğuna dikkat çekerken, kentlerdeki kira artış oranlarını açıkladı. Öztrak, “İstanbul’da kömürlükten bozma evlerin kirası 4 bin lira olmuş. Kiralık daire fiyatları son bir yılda, Trabzon’da yüzde 180, Konya’da, Sivas’ta ve Edirne’de yüzde 175, İzmir’de yüzde 173, Ankara’da yüzde 163, İstanbul ve Adana’da yüzde 155 artmış. Diyarbakır ve Van’da kiralar neredeyse ikiye katlanmış. Satılık evlerde ağzını birkaç milyondan aşağıya açan yok” dedi.
“HER BAŞVURAN VATANDAŞTAN SADECE 3’Ü KONUT SAHİBİ OLACAK”
TOKİ’nin “İlk Evim, İlk İşyerim” Projesine de değinen Öztrak, “Tam da seçim öncesinde hükümet bir sosyal konut projesi daha açıkladı. TOKİ’nin yapacağı 250 bin sosyal konut için yaklaşık 8 milyon yurttaşımız başvurdu. Bugün başvuruların son günü. Her başvuran 100 vatandaştan sadece 3’ü konut sahibi olacak. Geriye kalan 97 kişi ev hayalinden vazgeçilecek” diye konuştu.
Öztrak’ın konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:
“MAZLUM MİLLETLER İÇİN BAĞIMSIZLIK PUSULASI OLDU: Merkez Yönetim Kurulu toplantımız devam ediyor. Siyasette hoşgörü ve nezaketin temsilcisi, değerli bilim ve siyaset insanı önceki dönem Genel Başkanlarımızdan sayın Erdal İnönü’yü vefatının 15’inci yılında saygı ve rahmetle anıyorum. Hafta sonu Cumhuriyetimizin 99’uncu yaşını, büyük bir coşku ve gururla kutladık. Cumhuriyetimiz hiç kolay kurulmadı. Trablusgarp Savaşı, Balkan savaşları, Birinci Dünya Savaşı, türlü cephelerde, tüm kaynaklarını tüketmiş, fakrı zaruret içinde bir millet, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde, damarlarındaki asil kanda mevcut kudretle, emperyalist güçlerin karşısına dikildi, ‘Milli sınırlar içinde vatan bir bütündür, bölünemez’ diye haykırdı. ‘Milli iradeyi hakim kılmak’ esasıyla ‘Tam bağımsızlık’ şiarıyla, hem kendi maküs talihini yendi hem de mazlum milletler için bağımsızlık yolunun pusulası oldu.
ATAMIZI VE SİLAH ARKADAŞLARINI SAYGI VE RAHMETLE ANIYORUZ: Türkiye Cumhuriyeti, aziz milletimizin, Kurtuluş Savaşı meydanlarında verdiği onurlu mücadelenin, medeniyet kulvarındaki devamıdır. 200 yıllık geri kalmışlığa ve onlarca yenilgiye karşı, milletimizin bulduğu çözümün adıdır. Atamız, tüm bu süreci şu sözlerle özetlemiştir: ‘Uçurum kenarında yıkık bir ülke… Türlü düşmanlarla kanlı boğuşmalar… Yıllarca süren savaş… Ondan sonra, içeride ve dışarıda saygıyla tanınan yeni vatan, yeni sosyete, yeni devlet… Ve bunları başarmak için aralıksız devrimler… İşte Türk genel devriminin bir kısa deyimi…’ Bu onurlu mirasın sahipleri olarak, Cumhuriyetimizin 99’uncu yaşını bir kez daha, gururla kutluyoruz. Atamızı ve silah arkadaşlarını bir kere daha saygı ve rahmetle anıyoruz.
TEK KİŞİNİN İRADESİNE DAYANAN REJİMLER KUTUPLAŞTIRIR: Cumhuriyet nedir ve sultanlıktan farkı nedir? Büyük Atatürk; Cumhuriyetimiz ikinci yaşına girerken, İzmir Kız Öğretmen Okulu’nda, öğrencilerin sorusu üzerine, bunun cevabını gayet güzel vermiş. ‘Cumhuriyet, ahlaki fazilete dayanan bir idaredir. Cumhuriyet fazilettir. Sultanlık, korku ve tehdide dayanan bir idaredir. Cumhuriyet idaresi faziletli ve namuskar insanlar yetiştirir. Sultanlık, korkuya ve tehdide dayandığı için korkak, zelil, sefil ve rezil insanlar yetiştirir. Aradaki fark bunlardan ibarettir.’ Cumhuriyet ahlak üzerine inşa edilir. Ucube şahsım rejimleri ise korku üzerine… Cumhuriyet kalpleri birleştirir. Tek kişinin iradesine dayanan rejimler ise kutuplaştırır. Toplumsal kutuplaşma, demokrasiye vurulmak istenen darbe için en stratejik araçtır.
CUMHURİYETİMİZE VE CUMHURİYET DEVRİMLERİNE ALENEN SALDIRABİLİYOR: Ülkemizdeki toplumsal kutuplaşma, toksik seviyelere ulaştı. Bugün Türkiye’deki yönetim, otoriter rejime kayan, en tepedeki beş ülke arasında sayılıyor. Uluslararası v-dem Institute tarafından yapılan çalışmada, ortaya çıkan sonuç bu… Kutuplaşma, temel hak ve özgürlüklerimizi, yargıyı, adaleti, demokrasimizi ve 99 yıllık Cumhuriyetimizi tehdit ediyor. Tek başına ülkeyi yöneten, AK Parti Genel Başkanı Erdoğan’ın, TBMM Grup Başkanvekili, ‘Bir kültür devrimi olarak Cumhuriyet, bizim lügatimizi, alfabemizi, dilimizi, hasılı bütün düşünmemizi yok etmiştir’ diyerek, Cumhuriyetimize ve Cumhuriyet devrimlerine, alenen saldırabiliyor. Cumhuriyetimize ve Atatürk devrimlerine düşmanlık ediyor, kinini kusuyor. AK Parti Genel Başkanı da, bir yandan bayram günü milletin huzurunda, ‘Yaşasın Cumhuriyet’ diye bağırıyor, diğer yandan bu vahim hadiseyi sadece seyrediyor. Ağzını açıp tek söz söylemiyor. Süküt ediyor. Ne demişler? Süküt ikrardan gelir. Demek ki kendisin de partisinin de asıl görüşü bu. Daha önce de aynı AK Parti Genel Başkanı, Cumhuriyetimize ’90 yıllık reklam arası’ diyen, bir milletvekilini himaye etmişti.
FESLİ MECZUPLARI BAĞRINA BASAN SİZ: Ama bu defa himaye görenin, Erdoğan’ın kendi adına, Meclis’te konuşma yetkisi verdiği, bir Grup Başkanvekili olması, eski bir Kültür Bakanı olması, bu rezaleti partinin kurumsal görüşü haline getiriyor. Yılın 364 günü, İngiliz zırhlısına binip kaçan vahdettin ve şürekasına, güzelleme üstüne güzelleme yapan siz… ‘Keşke Yunan galip gelseydi’ diyen, fesli meczupları bağırlarına basan siz… ‘Cihan harbi bitti. Müstevliler alacaklarının birkaç kat mislini aldı ve öyle gittiler, çekildiler. Kurşun sıkmadık ki. Övünecek büyük bir tarihimiz varken, kölelikten kurtulduğumuz tarihe niye bayram diyeceğiz’ diyen, emekli Meclis Başkanı’yla aynı sahnede hem de 29 Ekim’de birlikte poz veren yine siz… Altıncı filoya secde eden Cumhuriyet düşmanlarıyla poz verip, şimdi, senede bir gün ‘yaşasın Cumhuriyet’ diye bağırarak, Cumhuriyetçi olamazsınız.
TEK KİŞİLİK ŞAHSIM REJİMLERİ SARAYA SADAKAT SİSTEMİDİR: Cumhuriyet liyakat sistemidir. Tek kişilik şahsım rejimleri ise saraya sadakat sistemidir. Milletin tüm imkanları, bir avuç saray yanaşmasına seferber edilir. Güreşçiler kamu bankalarına, yönetim kurulu üyesi yapılır. ‘Bir tek güvenlik makalesi okumadım, bu konuda bir şey biliyorum desem yanlış olur’ diyen kişi İçişleri Bakanı yapılır. Rüşvet alanlar, büyükelçi yapılır. Vatandaş, bir yandan akşam eve nasıl ekmek götüreceğini düşünür, diğer yandan ödediği vergilerle, ‘itibardan tasarruf olmaz’ diyen sarayı besler. Millet evladını, yemez içmez okutur. İki üniversite bitiren vatan evlatları, asgari ücretle iş bulamaz. Ama sarayın yanaşmaları üç beş maaşla keyif çatar, lüks arabalarda burunlarına pudra şekeri çeker.
TEK KİŞİLİK ŞAHSIM REJİMLERİ YANAŞMANIN HAMİSİDİR: Cumhuriyet kimsesizlerin kimsesi; tek kişilik şahsım rejimleri ise şürekasının, yanaşmasının hamisidir. Saray başka ülkelerin talebiyle, ülkemizde tuttuğu, milyonlarca Suriyeliye, milletimizin kesesinden, milyarlarca dolar akıtır. Ama vatandaşlarımız hayat pahalılığı altında, inim inim inler. Suriyeli sığınmacının ‘bana vatandaşlık geldi, istemedim. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olsam, maaşım olmaz, rezil olurum’ sözleri, sarayın milletimizi ne hale getirdiğini ne güzel anlatıyor.
TEK KİŞİLİK ŞAHSIM REJİMLERİ HAYIRSIZ EVLAT GİBİ SATAR, SAVAR: Cumhuriyet yarını düşünerek, inşa eder, fabrikalar kurar. Tek kişilik şahsım rejimleriyse, hayırsız evlat gibi bunları satar savar. Cumhuriyetimiz daha ilk günden itibaren ‘her fabrika bir kaledir’ diyerek, ülkemizde üretim seferberliği başlatmıştır. Önce Birinci Dünya Savaşı’ndan alınan dersle, üç beyaz… Şeker, bez ve un üretiminde, kendine yeterlilik ilk hedef olarak konmuştur. Pandemiden sonra tüm dünya, bu politikalara geri dönmektedir. Eskişehir, Turhal, Alpullu ve Uşak’ta şeker fabrikaları, Kayseri, Konya Ereğli ve Bakırköy’de bez, Nazilli’de basma, Bursa ve Bünyan’da dokuma fabrikaları… Hem bir banka hem bir tekstil işletmesi olarak Sümerbank… Anadolu’nun pek çok ilinde buğday siloları, Aksaray’da Atatürk’ün talimatıyla kurulan azm-i milli un fabrikası… ve Cumhuriyetle birlikte yükselen diğer fabrikalar. İlki Kırıkkale’de başlamak üzere 12 ilde demir-çelik fabrikaları, Paşabahçe Cam fabrikaları, çimento, kömür, kimyevi madde, gübre fabrikaları, yeraltı kaynaklarını işletmek için Etibank, elektrik santralleri, yeni demiryolu hatları, limanlar…
TÜRK TELEKOM’UN YAĞMALANMASINI SESSİZCE İZLEDİLER: 1950’lerde Seka’nın sahneye çıkması, 1960’larda Erdemir Demir-Çelik Fabrikası, Pet-Kim, 1970’ler Sakarya Tank-Palet Fabrikası, 1980’ler Tüpraş, 1990’lar Türk Telekom ve daha niceleri… Cumhuriyet hükümetleri bunca fabrika kurdu. Erdoğan ve şürekası tuttu bu mirası 63 milyar dolara, kendi deyişleriyle ‘babalar gibi’ sattı. İşte Türk Telekom… Saray Telekom’u Lübnanlılara sattı. Satarken de bizim tarlanın taşıyla, bizim tarlanın kuşunu vurdurdu. Lübnanlılar, Suudilerle bir oldu Türk Telekom’un karını aldı, borcunu da bizim bankalarımızın sırtına bıraktı, sonra da çekip gitti. Devletin bu şirketin yönetimine atadığı memurlar, Türk Telekom’un yağmalanmasını sessizce izlediler. Yetmedi, kimi saraya yardımcı kimi genel sekreter oldu kimileri de danışman…
İKİNCİ YÜZYILA RANDEVU VERMEYE KALKIYORLAR: Bunu tamir için, ülkenin ikinci yüzyılına randevu vermeye kalkıyorlar. Siz önce bu talanın bir hesabını verin. Ama ne gezer. Tam da Cumhuriyet Bayramı arifesinde, Telekom’u soyup soğana çeviren, Lübnanlı Hariri Ailesi’nin temsilcisi, nispet yapar gibi Erdoğan’ın sarayına gelmiş. Sarayın kibirlisiyle basına kapalı bir görüşme yapmış. Şu fotoğrafa iyi bakın… Ne Erdoğan’ın yüzünde hesap soran bir ifade var ne de Telekom’un içini boşaltanlarda hesap veren bir ifade… Belli ki Hariri’nin keyfi yerinde objektiflere gülerek poz veriyor. Cumhuriyet, tüyü bitmedik yetimin hakkını arar. Tek kişilik şahsım rejimleri ise tüyü bitmedik yetimin hakkına girenlere hal hatır sorar.
ERDOĞAN KAYNAKLARI İSRAF ETTİ, MİLLETE VERDİĞİ SÖZLERİ TUTAMADI: Geçtiğimiz hafta sonu, 20 yıldır hükümette olan sarayın kibirlisi, çıktı milletten bu defa yüz yıl istedi. Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. 20 yıllık devri iktidarında milletten 2 trilyon 504 milyar dolar vergi toplamış, içeriden ve dışarıdan 131 milyar dolar borç kullanmış. Milletin 63 milyar dolarlık malını satmış. Toplam 2 trilyon 697 milyar dolar kaynak topladı, harcadı. AK Parti’den önceki 79 yılda göreve gelen, tüm Cumhuriyet hükümetlerinin, kullandıkları kaynağın dört katını, dörtte biri kadar bir sürede harcadı. Önceki 57 hükümet, kullandıkları her 100 dolarlık kaynakla ülkeye 714 dolar gelir sağladılar. Erdoğan hükümetleri ise kullandığı her 100 dolarlık kaynakla sadece 533 dolar milli gelir yaratabildi. Erdoğan kaynakları israf etti. Millete verdiği sözleri tutamadı.
BECERİKSİZLİĞİ DANİSKASI: 2023’te kişi başına geliri 25 bin dolara çıkarma sözü verdiler. Şimdi, ‘2023’te kişi başına gelir olsa olsa 10 bin dolar olur’ diyorlar. Bu da hedefin yarısı bile değil. Beceriksizliğin daniskası. Milletimize, ‘Türkiye’yi 2023’te ilk 10 ekonomi arasına sokma sözü’ verdiler. 1990’da ilk 20’ye giren koca Türkiye ekonomisini, 2023’te ilk 20’den düşürme sınırına getirdiler. Beceriksizliğin daniskası değil de ne. ‘İşsizliği yüzde 5’e düşüreceğiz’ dediler. İşsizlik yüzde 10 da kaldı. Taahhüt ettiklerinin iki katı. Beceriksizliğin daniskası.
KONUŞMADIKLARI TEK ŞEY BUGÜN: 20 yılda millete verdiği hiçbir sözü tutamayan millete taahhüdünü yerine getiremeyen saray, şimdi çıkmış önümüzdeki yüzyıl için milletten yetki istiyor. Bu kadarına da pes doğrusu. Sen gelecek 100 yılı bırak 2023’e 2 ay kala 2023 hedeflerini neden tutturamadın? Millete önce bunun hesabını bir ver. Millet olarak bunların çıraklıklarını gördük kalfalıklarını gördük, ustalıklarını gördük en sonunda camı çerçeveyi indirip bu aziz milleti ve memleketi, nasıl harap ettiklerini de gördük. Şimdi önümüzdeki yılın hesabını vermeden önümüzdeki asra talip olmaya kalkıyorlar. Her sıkıştıklarında ya bir asır önceye ya da bir asır sonraya kaçıyorlar. Konuşmadıkları tek şey bugün.
AÇLIK SINIRI 7 BİN 425 TL OLDU: Asgari ücret 5 bin 500 lira. Daha dört ay önce belirlendi. Son ay açıklanan açlık sınırı ise 7 bin 425 lira oldu. Asgari ücretli bir ailenin sadece karnını doyurmak için ilave bin 925 liraya ihtiyacı var. Asgari ücret ortalama ücret olmuş. Yani saray ve şürekasının yönettiği bu ülkede iş bulamazsan da açsın iş bulursan da açsın. Barınma krizi var. Sadece son bir yılda doğalgaza yüzde 161, elektriğe yüzde 101 zam geldi. Yeni zamların da eli kulağında. Esnaf kira gibi gelen enerji faturalarından zaten illallah demişti. Böyle giderse esnaf pes edip kapatacak. Kışla beraber hanelerden yükselen ‘yandım allah’ feryatları daha da artacak.
HER BAŞVURAN 100 VATANDAŞTAN SADECE 3’Ü KONUT SAHİBİ OLACAK: İstanbul’da kömürlükten bozma evlerin kirası 4 bin lira olmuş. Kiralık daire fiyatları son bir yılda, Trabzon’da yüzde 180, Konya’da, Sivas’ta ve Edirne’de yüzde 175, İzmir’de yüzde 173, Ankara’da yüzde 163, İstanbul ve Adana’da yüzde 155 artmış. Diyarbakır ve Van’da kiralar neredeyse ikiye katlanmış. Satılık evlerde ağzını birkaç milyondan aşağıya açan yok. Tam da seçim öncesinde hükümet bir sosyal konut projesi daha açıkladı. TOKİ’nin yapacağı 250 bin sosyal konut için yaklaşık 8 milyon yurttaşımız başvurdu. Bugün başvuruların son günü. Her başvuran 100 vatandaştan sadece 3’ü konut sahibi olacak. Geriye kalan 97 kişi ev hayalinden vazgeçilecek.
TOGG’UN DÜNYANIN EN ÖNEMLİ TEKNOLOJİ ÜSLERİNDEN BİRİ OLMASI EN BÜYÜK DİLEĞİMİZ: Hafta sonunda Türkiye Otomobil Girişim Grubu, seri üretim bandından ilk aracını indirdi. Bunu ülkemiz adına sevinçle karşıladık. TOGG bir özel girişim grubunun yatırımıdır. Çok büyük kaynaklar tahsis edilmiştir. Türkiye’nin mobilite teknolojilerinde ilerlemekte umududur. Bir Türk markası olarak TOGG’un dünyanın en önemli teknoloji üslerinden biri olması en büyük dileğimizdir. Gelelim aracın fiyatına bu aracı almaya Erdoğan’ın gücü elbette yeter. Ama milletimizin ne kadarı bu aracı alabilecek? Bunu bilmiyoruz. Aracın fiyatı açıklanamadı. Sır gibi saklanıyor. Erdoğan’ın demesine göre ‘mart ayı sonunda pazara çıkacak bir ürünün fiyatının bugünden ilanı hem doğru hem de mümkün değilmiş…’
ÜLKEDE DÖRT AY SONRASINI ÖNGÖRÜLEMEZ HALE GETİRENLER BİR ASIR SONRASI İÇİN UFUK, VİZYON VEREMEZ: Sadece bu sözler bile sarayın ekonomimizi ne hale getirdiğinin itirafıdır. Eğer bu ülkede firmalarımız dört ay sonrası için bile fiyat veremez hale geldiyse zaten ekonominin köküne kibrit suyu dökülmüştür. Ama bu yıkımın müsebbiplerinden Nebati Bakan, halen harikalar diyarında geziniyor. Nebati Bakan’a göre; ‘dünyanın hissettiği kadar, enflasyonu hissetmiyormuşuz.’ Saray ve şürekası enflasyonu elbette hissetmez. Ama dört ay sonrasına fiyat verilemeyen bir ülkede enflasyonun neler çektirdiğini bir de millete sor bakalım. Hep diyoruz; enflasyonun olduğu yerde öngörülebilirlik olmaz. Bir müddet sonra yatırım da olmaz. Yatırımın olmadığı yerde AŞ olmaz, iş olmaz. Ülkede dört ay sonrasını öngörülemez hale getirenler, bir asır sonrası için ülkeye ufuk, vizyon veremez.
BİZ GELECEĞİZ: Umutsuzluğa yer yok. Türkiye karşılaştığı bu krizlerin üstesinden gelebilecek büyük bir ekonomidir. Ülkemiz iyi yetişmiş kadrolara sahiptir. İşte daha önce Türkiye’yi krizlerden çıkarmış tecrübeli kadrolar, Milletin Masası’nda bir araya geldi. Türkiye’yi krizden çıkaracak reçeteye son halini vermeye başladı. Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına girerken hiç kimse korkmasın. Biz geleceğiz, ülkemizi saray yönetimi tarafından içine sokulduğu buhrandan çıkarıp alacağız. Biz geleceğiz ülkemizi kısa süre içerisinde önce dünyanın en büyük 15 ekonomisi, sonra da dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına sokacağız. Biz geleceğiz, kavgayı, kutuplaşmayı bitireceğiz. Bu ülkenin insanları bir birini sevgiyle kucaklayacak. Aydınlık bir yarina omuz omuza vererek yürüyeceğiz. Biz geleceğiz, bu ülkede hiçbir çocuk yatağa aç girmeyecek. Gençlerimiz geleceğe umutla bakacaklar, kendi ülkelerinde, kendilerinin ve ülkelerinin geleceği için çalışacaklar. Biz geleceğiz, ülkemize huzur gelecek, refah gelecek, adalet gelecek, demokrasi gelecek. Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında, asırlık çınarın genç filizlerinde, bu ülkenin umutları yeniden yeşerecek.”
“KENDİSİ E-DEVLET ÜZERİNDEN İSTİFA ETTİ”
Öztrak, açıklamalarının ardından gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
Öztrak, eski CHP Genel Başkanı ve Antalya Milletvekili Deniz Baykal’ın kızı Aslı Baykal’ın CHP’den istifa etmesine yönelik yöneltilen soruya; “İstifa tek taraflı bir müessesedir. Kendisi e-Devlet üzerinden istifa etmiştir. Gerekçesinin kendisine sorulması daha doğru olacaktır” yanıtını verdi.
“BU SÖZLERİNİN CİDDİYE ALINACAK HİÇBİR YANI YOK”
Öztrak, BBP Genel Başkanı Mustafa Destici’nin CHP’nin hazine yardımının kesilmesi ile ilgili açıklamalarına ilişkin soruya şu yanıtı verdi:
“Sayın Destici’nin bu ifadeleri gerçekse ciddiye alınacak hiçbir yanı yoktur. Bu sözler tamamen abesle iştigaldir. Bu sözleri söyleyen Destici, anlaşılan gözleri görenlerin gördüğünü, görmemektedir; kulakları duyanların duyduğunu, duymamaktadır. Bugün ülkemizde Cumhurbaşkanlığı bütçesinin seçim sürecinde kullanıldığına ilişkin örnekler her gün yaşanmaktadır. Bütün mitingler devletin bütçesi ile yapılmaktadır. İşte en son yaşadığımız, AKP Parti Genel Başkanı sıfatıyla hafta sonu Ankara’da yaptığı parti toplantısının finansı nereden karşılanmıştır? Benim sayın Destici’ye tavsiyem bunu sormasıdır. Ankara’daki bütün aydınlatma direkleri AK Parti Genel Başkanı’nın fotoğrafları ile donatılmıştır. Bu paralar kimin cebinden çıkmıştır. Tekrar söylüyorum. Bu sözlerin ciddiye alınacak hiçbir yanı yoktur.”
“NEREDEN NEREYE”
Ticaret Bakanı Mehmet Muş’un, enflasyona ilişkin “Son yılları saymazsanız ortalaması yüzde 8, 9 civarındadır” yönündeki açıklamasının sorulması üzerine ise Öztrak, şunları söyledi:
“Ekonomi yönetimine baktığınız zaman yaptıkları sonucunda millet olarak hep birlikte işkence çekmesek çok eğlendiriciler. Çok esprililer. Anadolu’da bir söz var, ‘Laf söyledi bal kabağı, doğra doğra koy tabağa.’ Şecaat arz ederken bu kadar da sirkatin söylenmez. Sayın Bakan, ucube şahsım rejiminin enflasyonu şahlandırdığını itiraf etmiş. Atama bakanın son yıllarda bahsettiği, ekonomiyi kim yönetiyor. Ekonominin sorumlusu kim? Erdoğan şahsım hükümetleri iş başına geldiğinde Türkiye’de tüketici enflasyonu yüzde 29,7 idi. Üretici enflasyonu ise yüzde 30,8 idi. 20 yıl sonra tüketici enflasyonu yüzde 83,5 olmuş, üretici enflasyonu yüzde 151,5 olmuş, tüketici enflasyonunda dünyada ilk 5’e girmişiz; üretici enflasyonunda dünya birincisi olmuşuz. Nereden nereye? Bu tablonun sorumlusu kim, bakan çıksın buna cevap versin.”
“ERDOĞAN BU KONUDA YA KONUŞACAK YA DA GRUP BAŞKANVEKİLİNİN GÖRÜŞLERİNİ BENİMSEDİĞİNİ ANLACAĞIZ”
AKP Grup Başkanvekili Mahir Ünal’ın “Dil Devrimi”ne ilişkin tepki çeken sözleri sonrası “Türkçe’m ile gurur duyuyorum, yaşasın Cumhuriyet” açıklamasının anımsatılması üzerine de şunları söyledi:
“Mahir Ünal, söyleyeceğini söyledi, diyeceğini dedi. Ben de bunlarla ilgili değerlendirmeyi konuşmamda yaptım. Herkes konuştu, bir tek AK Parti Genel Başkanı’ndan çıt çıkmadı. Buradan soruyorum, cevap bekliyoruz. Erdoğan, kendi Grup Başkanvekilinin sözleri için ne diyor? Her şeye laf yetiştiriyor. Neden Grup Başkanvekilinin sözleri için konuşmuyor? Erdoğan bu konuda ya konuşacak ya da süküt ikrardan gelir diyeceğiz Grup Başkanvekilinin görüşlerini benimsediğini anlayacağız.”
“ALTILI MASA’NIN İLK TOPLANTISINDA GÜNDEME GELECEK”
Bağımsız Türkiye Partisi’nin Millet İttifakı’na katılım talebi üzerine İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in “Masada gündeme getireceğim” ifadelerine ilişkin Öztrak, “Meral Hanım’ın söylediği açık, bu konuda Altılı Masa’nın ilk toplantısında gündeme gelecek. Orada da değerlendirilecek. Benim CHP’nin sözcüsü olarak masada konuşulacaklar hakkında değerlendirme yapmamın doğru olmadığını düşünüyorum” dedi.
İzmir Büyükşehir Belediyesi ve İzmir Ticaret Odası iş birliğiyle düzenlenen İzmir Spor Doruğu, ulusal ve…
İzmir Büyükşehir Belediyesi ile İzmir Ticaret Odası (İZTO) iş birliğiyle düzenlenen “İzmir Spor Zirvesi” başladı.
Hem sinema perdesinde hem televziyon ekranlarında haklı bir yer edinmiş olan usta oyuncu Mehmet Aslantuğ,…
Yeni bir mevsime geçerken, yenilenmek için de kusursuz bir zaman! Yalnızca gardırobunuzu değil, saç bakım…
Koro çalışmalarını sürdüren çocuklara muvaffakiyetler dileyen Gölcük Belediyesi Başkanı Ali Yıldırım Sezer, “Daha evvelki yıllarda,…
Refik Anadol’un Akbank Genel Müdürlüğü için özel olarak tasarladığı sanat yapıtı, iş ve sanat dünyasının…